26 Ekim 2012 Cuma

Zayıflamak için bilmeniz gerekenler.



Herkesin vücut yapısı aynı değildir. Normal kilo kişiye göre  değişir. İdeal kiloyu  hesaplamak  için günümüzde  kullanılan  en güvenilir yöntem,  vücut kitle index'inin (VKİ) hesaplanmasıdır.  VKİ  metodu,  bir mankenin ölçülerini aramaktan  farklı olarak insana kendi formunu,  "normallik"  açısından değerlendirme olanağını sağlar. (Pratik hesap tablomuzda bulunan "Kilonuz normal mi?" VKİ'ne göre ideal kilonuzu hesaplamakta.)

Zayıflamak için bilmeniz gerekenler

1. Yiyeceklerden aldığınız kalori, gün boyunca harcayabileceğiniz kaloriden fazla ise, kaçınılmaz olarak şişmanlarsınız. Zayıflamak isteyen bir insanın aldığı kaloriden daha fazlasını harcaması gerekir. Bunun için en sağlıklı yol; bir yandan yiyecekleri kontrol altına almak, diğer taraftan hareketi arttırmaktır.
2. Diyet yapmak, kesinlikle aç kalmak demek değildir. Esasında diyet yapmak, sağlıksız beslenme alışkanlıklarını terk ederek, sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmaktır.  Aç kalırsanız, günlük yaşamınızı yürütemezsiniz. Ayrıca kendinizi güçsüz ve doyumsuz hissedeceğiniz için, rejimi sürdüremezsiniz. Uzun süre aç kalırsanız vücudunuz kendini savunmak için enerji üretmekten vaz geçer ve yiyeceğiniz her lokmayı  yağ olarak stoklamaya başlar.
3. Hiçbir öğünü atlamayın. Özellikle sabah kahvaltısı başta olmak üzere, düzenli yemek metabolizmanın verimli çalışmasını sağlar. Düzenli ve ölçülü yiyerek diyet yaparsanız, kendinizi canlı, enerjik, neşeli hissedersiniz ve kolayca kilo verirsiniz. Bu nedenle size vereceğimiz yemek programındaki menüleri eksiksiz yemelisiniz.
4. Sağlıklı kilo  vermenin yolu, haftada 1 kg vermektir.  Daha hızlı kaybedilen  kilolar kolayca geri gelebilir.
5. Şok diyetler olarak bilinen sıkı ve sağlıksız diyetlerle, sadece su kaybedersiniz ve kaslarınız zayıflar. Bu tip diyetlerin uzun süre yapılması mümkün değildir. Bizim programımız, bünyeden bünyeye değişse de, genelde haftada 1 kilo verilmesini hedefler.
6. Spor ve hareket çok önemlidir. Her gün en az  1 saat yürüyüş yapın veya  yüzün. Yapabiliyorsanız, diğer spor dalları da çok yararlıdır. Aerobik, aletli jimnastik, tenis v.s. yapanlar  hem kolayca kilo verirler hem de geri almazlar. Daha da önemlisi, kas yapıları güçlenir.  Özellikle sellülit sorunu olan hastalar kan dolaşımını düzenlediği için, her gün en az 1 saat yürümelidirler. Spora veya yürüyüşe tok karınla çıkmak doğru değildir. Yemeğinizi hareket programı bittikten sonra yemelisiniz.
7. Kendinizi stresten koruyun . Stres garip bir şekilde zayıf insanları daha fazla zayıflatır, şişmanları daha fazla şişmanlatır. Araştırmalar stres altında % 20 ile 30 arasında daha az kalori harcandığını  göstermektedir. Spor yapmak stresi hafifletir, uyku kalitesini arttırır.
8. Soslu yemeklerden ve şekerli yiyeceklerden uzak durun. Sellülit için diyet yapıyorsanız kafeinli içeceklerden ve tuzdan uzak durun.
9. Genel olarak hazır gıdalara, kızartmalara, beyaz un ve  beyaz şekerden yapılmış rafine  yiyeceklere itibar etmeyin. Ayrıca tereyağı ve yağlı etler gibi hayvansal yağlardan da kendinizi koruyun.
10. Kepekli ekmek, kepekli makarna, kabuklu pirinç, baklagiller, sebzeler, meyveler, kuru yemişler,  balık, yağsız etler, yağsız süt ürünleri ve ölçülü zeytinyağı tüketin.
11. Her sabah uyandığınızda, güne bir bardak ılık su  içerek başlayın. Gün boyunca  en az 2 lt. su içmeyi unutmayın.
12. Akşam yemeklerini mümkünse  saat 21 den önce yemeğe gayret edin.
13. Yemek ile meyve arasında en az iki saat ara olmalıdır. Diyet uyguladığınız süre içinde üzüm, muz, havuç ve mısırdan uzak durun.
14. Kilo verdikten ve ideal kilonuza ulaştıktan sonra, 1 yıl boyunca beslenmenize dikkat edin. Verdiğiniz kiloları ilk yıl içinde kolayca geri alabilirsiniz.
Dr. Yasemin Amato
Kozmetik Dermatolog

İnsan Vücudunun 24 Saati !!!!!!!!!!!



12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.


13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.


14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.).


15.00 Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az.


16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda.


17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 'ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.


18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif.


19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.


20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyorr. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor.


21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen herşey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.


22.00 Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.


23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz.


24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz.


01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.


02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.


03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor.


04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati.


05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor.

Sigaranın Zararları !!!



  • Ağız kokusu yapar, diş ve diş eti hastalıklarına yol açar.
  • Dudak, yanak ve gırtlak kanserine neden olur. Hatta sigarayı yakmadan dudağında taşıyan yada tütün çiğneyenlerde de ağız için kanserleri görülür.
  • Dilde, tat alma duyusunda bozulmalar olur.
  • Beyin hücrelerinin ölümüne yol açar. Öğrenme bozuklukları, hafıza zayıflığı ve erken bunama görülür.
  • Göz merceğinin saydamlığının azalmasına yani katarakta sebep olur.
  • Cildin yapısının bozulmasına neden olur. Leke ve kırışıklık oluşur. Selülitlere sebep olur.
  • Burunda koku alma duyusu azalır.
  • Sinüzit, farenjit, bademcik ve orta kulak iltihabı gibi üst solunum yolu hastalıklarına yol açar.
  • Damar sertliğini hızlandırır. Beyin ve kalpte damar tıkanıklığına neden olur. Kalp krizi ve tansiyon yükselmesi görülür.
  • Erkeklerde iktidarsızlığın başlıca sebeplerindendir. Ayrıca mesane kanserinin önemli nedenlerindendir.
  • Akciğerlerde çeşitli hasarlara, astım ve kronik bronşit gibi hastalıklara neden olur. Bronşlarda ve akciğerlerde birçok çeşit kanserin oluşmasına neden olur.
  • Gastrit, ülser ve reflü hastalığına sebep olur. Mide ve yemek borusu kanserine yol açar.
  • Gebelikte tüketilen sigara düşük doğumlara ve bebekte gelişme geriliğine neden olur.
  • Erken menopoz ve rahim kanserinin sebebidir.
  • Parmaklarda sararmaya ve tırnaklarda zayıflamaya yol açar.
  • Kemik erimesine neden olur.
  • Burger hastalığına sebep olur. Bu haslatık, el ve ayaklardan başlayarak tıkanıklığa yol açar ve uzuvların kesilmesi gerekir.
  • Vücutta yorgunluk, uykusuzluk hali, stres, gerilim, performansta düşme ve reflekslerde azalma görülür.
  • Pankreas kanseri riski artar.
  • Hastalık, yara ve ameliyat tedavileri uzun sürer.
  • Kullanılan ilaçları etkisizleştirebilir.
  • Bütçenize yük olur, çevre kirliliğine yol açar, yangınların en önemli sebeplerindendir.
  • Çocuklarınız kanseri önleyen genlerden yoksun hayata gelir.
  • Hamilelerde %10-15 eksik kiloda doğuma ve bebek zeka eksikliğiyle doğar.
  • Çevrenizdekileri de bu zararları verirsiniz. Çocuğunuzun sigaraya başlama oranı daha fazladır.

  • SİGARANIN ZARARLARI

    Sigarada 4000 çeşit zehirli madde vardır. 1991 yılında ülkemizde sigara yüzünden ölenlerin sayısı 200 bindir. Bunun 160 bini sigara tiryâkisi; 40 bini ise bebekler ve küçük çocuklar (duman altı olanlar) dır.
    Gırtlak ve beyin kanserinin %99’u, beyin kanamalarının %85’i, damar tıkanıklıklarının %90’ı, akciğer kanserlerinin %90’ı sigara kaynaklıdır. Sigara içenlerin vücuduna %15 ila %33 oranındı daha az oksijen girmektedir. (Kapalı bir odada içilen bir tek sigaranın dumanı iki aylık bir bebeğin ölümüne neden olmuştur.) 100 tiryakiden 50’si sigara yüzünden ölmektedir. Sigara sağlığın olduğu kadar cilt güzelliğinin de düşmanıdır. Anne adayı sigara içerse, çocuğu; %80 erken veya ölü, %65 özürlü (alkolde %100), %20 normal sürede, fakat normalden küçük doğar.

1. ÜNİTE: HÜCRE, ORGANİZMA VE METABOLİZMA - 2. BÖLÜM: CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ - YAĞLAR


1. ÜNİTE: HÜCRE, ORGANİZMA VE METABOLİZMA - 2. BÖLÜM: CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ

A. Canlılardaki İnorganik Bileşikler
¬ Yapılarında genellikle karbon atomu içermeyen ve canlılar
tarafından üretilemeyen maddelerdir.
¬ Sindirilmeden hücre zarından geçebilirler.
¬ Enerji verici olarak kullanılmazlar.
¬ Su, asit, baz, tuz ve mineraller inorganik bileşiklerdir.
¬ Su canlı vücudunun büyük kısmını oluşturur. Çözücü özelliği
sayesinde madde taşınması, boşaltım, sindirim gibi
metabolik işlerde görev yapar.
B. Canlılardaki Organik Bileşikler:
¬ Yapısında karbon (C), hidrojen (H) ve oksijen (O) atomu
bulunduran ve canlılar tarafından sentezlenebilen moleküllerdir.

¬ Organik bileşikler enerji verici, yapıcı-onarıcı ve düzenleyici
olarak görev yaparlar.
¬ Organik bileşiklerin yapıtaşlarına monomer denir. Monomerlerin
birleşerek oluşturdukları büyük moleküllere polimer
denir.

Püf Noktası
Organik bileşiklerin enerji elde etmede kullanılma sırası:
Karbonhidratlar --> Yağlar --> Proteinler şeklindedir.

Organik bileşiklerin birer gramlarının verdiği enerji miktarına
göre sırası:
Yağlar --> Proteinler --> Karbonhidratlar şeklindedir.

Organik bileşiklerin hücrede yapı maddesi olarak kullanılma
sırası:
Proteinler-->Yağlar-->Karbonhidratlar şeklindedir.

KARBONHİDRATLAR
¬ Genel formülleri (CH2O)n şeklindedir.
¬ En önemli enerji kaynaklarıdır.
¬ Bazı organik moleküllerin (DNA, RNA, ATP) yapısına katılırlar.
¬ Hücre zarı ve çeperinin yapısına katılırlar.

Püf Noktası
Küçük moleküllerin birleşirken su çıkarması şeklindeki tepkimelere
dehidrasyon sentezi denir. 

Büyük moleküllerin su katılarak kendisini oluşturan yapı birimlerine ayrılmasına ise
hidroliz denir.


Püf Noktası
Disakkarit ve polisakkaritler oluşurken glikozit bağı kurulur.

1. ÜNİTE: HÜCRE, ORGANİZMA VE METABOLİZMA -1. BÖLÜM: Canlıların Ortak özellikleri


1. BÖLÜM: Canlıların Ortak özellikleri
A. CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Tüm canlılar aşağıdaki özelliklere sahiptir.
1. Hücresel yapı: Tüm canlıların yapı, işlev ve üreme birimi
hücredir. Bazı canlılar tek, bazıları çok hücrelidir. Hücre yapısına
göre ise prokoryot veya ökoryot olabilir.
2. Beslenme: Tüm canlılar metabolik aktivitelerini devam
ettirebilmek için besin maddelerine ihtiyaç duyar. Beslenme
biçimlerine göre canlılar üç grupta toplanır;
Ototorof canlılar: Fotosentez veya kemosentez ile ihtiyaç
duydukları besinleri kendileri üretir. Ör: Bitkiler
Heterotrof canlılar: Besinlerini diğer canlılardan sağlar. Ör.
Hayvanlar
Hem otorof hem heterotrof canlılar: Fotosentez yaparak
besin üretebilirlerken dışarıdan hazır besin de alabilirler.
Ör: Böcekçil bitkiler, öglena
3. Solunum: Tüm canlılar yaşamsal faaliyetlerini gerçekleştirmek
için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu enerjiyi de oksijensiz
veya oksijenli solunum yaparak elde ederler.
Oksijensiz solunum
Glikoz 2 Etil alkol + 2CO2 + 2 ATP
Glikoz 2 Laktik asit + 2 ATP
Oksijenli solunum
Glikoz + 6 O2 6CO2 + 6H2O + 38 ATP
4. Hareket: Bazı canlılar aktif olarak hareket edebilir. Ör:
Hayvanların çoğu. Bazıları ise bir yere bağlı olarak yaşar,
yer değiştirmez. Ör: Bitkiler, mercanlar. Bazı canlılar ise bulundukları
ortamla pasif hareket eder. Ör: Bazı tek hücreliler.
5. Metabolizma: Hücrede meydana gelen tüm yapım ve
yıkım tepkimelerine metabolizma denir. Metabolizma ikiye
ayrılır:
Anabolizma (Özümleme): Basit moleküllerin birleştirilerek
karmaşık moleküller sentezlenmesidir. Ör: Protein sentezi.
Katabolizma (Yadımlama): Kompleks moleküllerin daha
basit moleküllere parçalanmasıdır. Ör: Sindirim.

6. Çevresel uyarılara tepki: Tüm canlılar çevreden gelen
değişikliklere karşı tepki oluşturur. Bu durum canlının yaşama
şansını arttırır.
7. Büyüme: Tek hücreli canlılarda sitoplazmanın hacminin
artması ile gerçekleşirken, çok hücreli canlılarda mitoz bölünme
ile gerçekleşir. Bitkilerde büyüme yaşam boyu devam
ederken, hayvanlarda büyüme sınırlıdır.
8. Üreme: Canlılar nesillerini devam ettirebilmek için ürerler.
Bazı canlılar kısa sürede, tek başına ve genetik yapıyı değiştirmeden
eşeysiz ürerken, bazı canlılar iki farklı ata canlı ile
genetik özellikleri değiştirerek eşeyli ürerler.
9. Organizasyon: Hücre içinde de bir organizasyon vardır.
Çok hücreli canlılarda ise özelleşmiş hücreler aşağıdaki şekilde
birleşerek bir organizasyon oluşturur.
Hücre-->Doku--> Organ--> Sistem--> Organizma
10. Boşaltım: Metabolik faaliyetler sonucunda oluşan zararlı
veya fazla maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Bunun
için hücre zarı, özel organeller, deri, böbrekler, solunum organları,
yapraklar ve kök gibi yapılar kullanılır.
11. Homeostasi (İç denge): Çevre şartlarının değişmesine
rağmen iç ortamın sürekli sabit değerlerde tutulmasıdır.

İnsan vücuduna ait iç organlar ve dolaşım sistemini kısa ve öz bir animasyon


İç Organlar, Dolaşım Sistemi

İnsan anatomisine dair keyifli bir animasyon sunumu..


İnsan anatomisi, Animasyon


Sperm ile Yaşama Yolculuk

Sperm ile Yaşama Yolculuk


Canlıların ortak özellikleri nelerdir?

    1. 1-Hücresel yapı: Tüm canlılar yapısal ve işlev­sel bakımdan en küçük birim olan hücre veya hücre­lerden meydana gelir. Amip, öglena, bakteri gibi bazı canlılar bir hücreden oluşur ve bunlar bütün canlılık özelliklerini gösterirler. Yüksek yapılı canlıların vücutları ise hücrelerden olu­şan dokular, dokulardan oluşan organlar ve organlar­dan oluşan organ sistemleri şeklinde düzenlenmiştir. Canlılar hücresel organizasyonlarına göre prokaryot ve ökaryot olmak üzere ikiye ayrılır. Bakteriler ve mavi yeşil algler prokaryot hücre yapı­sındadır. Prokaryot hücrelerde çekirdek, mitokondri ve golgi gibi zarla çevrili organeller bulunmaz, sadece ribozom bulunur.

    2. Bakteri ve mavi yeşil algler dışındaki tüm canlılar ökaryot hücre yapısındadır. Ökaryot hücrelerde çekir­dek ve zarlı organeller bulunur.
    3. Özel bir kimyasal dizilime sahip olma : Canlılar, cansızlardan farklı olarak kimyasal bağla­rının dizilimini özel bir şekilde düzenlerler. Tüm canlı­lar nükleik asit (DNA ve RNA) içerir.
    4. Belli bir organizasyona sahip olma: Her canlı türü, iç ve dış yapı bakımından kendine özgü bir şekil ve görünüme sahiptir. Canlıların çeşitli vücut kı­sımlarının belirli kurallar içinde canlılık etkinliğini de­vam ettirmelerine organizasyon denir. Tek hücreliler­de organizasyon, hücrenin farklı kısımlarının farklı görevleri üstlenmesiyle gerçekleşir.
    5. İrkilme (uyarılma): Canlıların iç ve dış ortam­da meydana gelen tüm fiziksel ve kimyasal değişiklik­lere tepki göstermesine uyarılma denir. Uyarıların alınması ve gerekli tepkinin gösterilmesi, canlıların kendileri için en uygun ortamda yaşamasını sağlama­ya yaramaktadır.
    6. Hareket: Süngerler, mercanlar ve bazı parazitler belirgin bir yer değiştirme hareketi yapmaz. Ancak bunların çoğu mikroskobik sil veya kamçılarıyla çev­relerini hareket ettirerek besin ve diğer gerekli mad­deleri sağlar. Bir canlının hareketi kas kasılması, sil veya kamçıla­rın hareketi ya da sitoplazmanın yavaşça akmasıyla sağlanır. Ayrıca bitkilerdeki ışığa yönelim (fototropizm), yer çekimine yönelim (geotropizm) de hareket kavramı içinde değerlendirilir.
    7. Metabolizma: Canlı organizmanın hücreleri içinde oluşan ve enzimlerle kontrol edilen kimyasal reaksiyonların tümüdür.
      Metabolizma; anabolizma (özümleme) ve katabolizma (yadımlama) olmak üzere ikiye ayrılır.
      Anabolizma. Organizmanın çevresinde bulunan hammaddeleri kendine özgü moleküller haline getir­mesidir. Fotosentez, protein sentezi, yağ sentezi, ni­şasta sentezi anabolik tepkimelerdir.
      Katabolizma: Organizmada enerji elde etmek için büyük moleküllerin küçük moleküllere parçalanmasıdır. Sindirim, oksijenli solunum, oksijensiz solu­num reaksiyonları katabolik tepkimelerdir. Sindirim; besinlerin hücre zarından geçebilmesi için yapı birimlerine (monomerlerine) dönüştürülmesidir. Bu olay sırasında ATP elde edilmez. Solunum; besinlerin ATP sentezleme (fosforilasyon) amacı ile parçalanmasıdır. Canlıların çoğu solunum sırasında oksijen kullanılır. Buna oksijenli solunum denir.
      C6H1206 + 60à 6C02+6H20 + 38 ATP
      Bazı basit yapılı canlılar ise solunum sırasında oksjien kullanmazlar. Buna oksijensiz solunum (mayalanma) adı verilir. Oksijensiz solunumda, oksijenli solunuma göre daha az enerji üretilir. Bu olayda laktik asit, etil alkol gibi son ürünler oluşur.
      C6H1206 à2C3H603 + 2ATP (laktik asit)
      C6H12O6 à 2C2H5OH (etil alkol) + 2C02 + 2ATP
    8. Üreme: Canlıların soylarını devam ettirebilmek için yeni bireyler oluşturmasıdır. Bazı canlı gruplarında gen değişimi olmaksızın üre­me (eşeysiz üreme) görülmesine karşılık, eşeyli üre­me daha yaygındır. Eşeyli üreme sonucu yeni gen kombinasyonları ortaya çıkarak çeşitlilik artar. Bu olay da evrim açısından önemlidir.
    9. Büyüme: Tek hücreli canlılarda büyüme sitoplazma hacminin, çok hücreli canlılarda ise hücre sayı- sının artması ile olur. Kural olarak, bitkilerde meristem (sürgen) dokunun varlığı nedeni ile hayvanlardan farklı olarak sınırsız büyüme görülür. Çok hücreli organizmaların gençlik evresinde anabo­lizma, katabolizmadan büyüktür ve canlıda büyüme gerçekleşir. Olgunluk evresinde anabolizma katabolizmaya eşitken, yaşlılık evresinde anabolizma kata­bolizmadan daha küçüktür. Olgunluk ve yaşlılık evre­lerinde büyüme gerçekleşmez
      .
    10. Çevreye uyum (Adaptasyon) : canlının belirli bir çevrede yaşama ve üreme şansını artıran kalıtsal özelliklerinin tümüdür. Örneğin, dış döllenme yapan balıkların suya çok fazla sayıda yumurta bırak­ması döllenme olasılığını artıran bir adaptasyondur. Yine bukalemunun bulunduğu ortama göre renk değiştirmesi bir adaptasyon örneğidir.
      Canlı, çevresine uyum yapabildiği oranda hayatta ka­labilir. Uyum yeteneğinin alt ve üst sınırlarını ise kalıt­sal yapısı belirler. Canlı bu sınırlar dışına ancak kalıt­sal yapısındaki bir değişiklik ile çıkabilir. Bu olaya mutasyon denir.
      Çevre koşullarının etkisi ile oluşan ve kalıtsal olma­yan değişikliklere modifikasyon denir. Spor yaparak kas geliştirme modifikasyon örneğidir.
    11. Beslenme: Canlılar enerji ihtiyaçlarını besin­lerden karşılarlar. Ototrof canlılar (üreticiler) inorganik maddeleri organik maddelere dönüştürerek kendi be­sinlerini sentezler. Heterotrof canlılar (tüketiciler) ise inorganik maddeleri organik maddelere dönüştüremezler ve besinlerini dışarıdan hazır alırlar.
    12. Enzim kullanımı: Enzimler canlılardaki biyo­kimyasal reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayan bi­yolojik katalizörlerdir. Canlıların tümünde enzim kulla­nabilme özelliği bulunur. Enzimler protein yapılıdır. Protein sentezi tüm canlılarda ortak olarak gerçekleşir. Canlılarda görülen bu özellikleri tek hücreli bir orga­nizma olan Paramesyum üzerinde inceleyelim. Tatlı su birikintilerinde ve havuzlarda yaşayan terlik biçiminde bir canlıdır. Canlıların yapısal ve işlevsel bakımdan en küçük biri­mi olan hücre, paramesyumun vücudunu oluşturur. Yani paramesyum tek hücreden oluşan mikroskobik bir organizmadır. Paramesyumda, biri beslenme gibi metabolik faaliyet­lerden, diğeri üremeden sorumlu iki çekirdek vardır. Ayrıca mitokondri, golgi aygıtı, lizozom gibi zarla çev­rili organellere sahiptir. Bu nedenle paramesyum ökaryot hücre yapısındadır.
      Paramesyumun dış yüzeyi sillerle kaplıdır. SilIerin dü­zenli olarak suya çarpmasıyla paramesyum hareket eder. Paramesyum yaşayabilmek için gerekli organik mad­deleri bulunduğu çevreden almak zorundadır. Sillerin hareketi ile çevrede bulunan besinler hücre ağzı ile alınır ve yutağın sonunda besin kofulu oluşturarak sitoplazmaya geçer. Besin kofulu sitoplazma hareketi ile hücre içinde dolaşırken, koful içindeki besinler si­toplazmadaki enzimlerle yapı birimlerine ayrılır (sindi­rim). Sindirilen besinler sitoplazmaya geçer. Görüldü­ğü gibi paramesyum inorganik maddelerden organik madde sentezleyemez. Yani heterotrof beslenme gösterir.
      kaynak: http://www.biyolojiokulu.net/ by Naci Karhan
 

Blogger news

Blogroll

About